Çalışanlar için iş akdi sağlanırken göz önünde bulundurulan birkaç temel olgu vardır. Bunlardan belki de en tartışmalısı olan izin konusunda yeterli bilgi ve düzenleme olmaması nedeniyle çeşitli sorunlar her zaman yaşanabilmekte, işçi ile işveren arasında sorunlar yaşanmasına neden olmaktadır. Çalışanlar için özel işlerini yapabilmek için gereksinim duydukları izinler ücretli ve ücretsiz izin olarak ikiye ayrılmaktadır.
Ücretli izinler kanun ve düzenlemelerle şekli ve süresi belirlenen izinler olarak tanımlanırken ücretsiz izinler ise işçi ile işveren arasında varılan anlaşmaya dayalı olarak düzenlenen izinlerdir. Genel olarak ücretsiz izin konusunu inceleyeceğimiz bu yazımızda işçi ve işverenin sahip olduğu haklar ve ücretsiz izinle ilgili diğer detayları sizlere sunmaya çalışacağız.
Ekonomide ve mevsimsel daralma ve düşüşler nedeniyle faaliyetlerini durdurma noktasına gelen işletmeler, bu durumdan kurtulana kadar çalışanların bir kısmını ya da tamamını ücretsiz izne ayırarak personel maliyetlerinden kurtulma yoluna gitmek isteyebilmektedir.
İş Kanunun ’da ücretsiz izni düzenleyen bir madde bulunmamakla birlikte iş kanununun çeşitli maddelerinde tanımlanan yasal izinlerle örtüşmeyen ve ücretsiz olduğu anlaşılan izinlere yer verilmektedir. Örneğin; 4857 sayılı İş Kanunu’nun 56. maddesinde, yıllık ücretli izinleri işyerinin kurulu bulunduğu yerden başka bir yerde geçirecek olanlara istemde bulunmaları ve bu hususu belgelemeleri koşulu ile gidiş ve dönüşlerinde yolda geçecek süreleri karşılamak üzere işveren tarafından dört güne kadar ücretsiz izin verilmesi zorunlu kılınmıştır. Yine, yıllık ücretli izin hakkının hesabında çalışılmış gibi sayılan halleri açıklayan İş Kanunu’nun 55. maddesi (j) fıkrasında, “İşveren tarafından verilen diğer izinlerde sayılmıştır. Burada sözü edilen izinler, işverenin kendi takdiri sonucunda işçiye verdiği ücretli ve ücretsiz izinlerdir.
Aynı şekilde; İş kanunun 74. Maddesinin 5. fıkrasında “İsteği halinde kadın işçiye, onaltı haftalık sürenin tamamlanmasından veya çoğul gebelik halinde onsekiz haftalık süreden sonra altı aya kadar ücretsiz izin verilir.” denmiştir.
İşçi ve işveren arasında yapılan hizmet akdinde veya işyerinde yapılan toplu iş sözleşmesinde ücretsiz izinle ilgili bir düzenleme yapılmışsa bu duruma uygun olarak ücretsiz izin hakkı kullanılabilecektir.
Eğer ücretsiz izinle ilgili olarak herhangi bir düzenleme yok ise çalışanın ücretsiz izne ayrılma talebini ve rızasını yazılı olarak işverene bildirmesi ve işverenin de bu talebi kabul etmesi gerekir. Bu yöndeki düzenlemenin aksine işveren, işçinin isteği dışında ve tek taraflı olarak ücretsiz izin kullandırtamaz.
İşverenlerin, işçiyi, isteği dışında, ücretsiz izne göndermesi, iş sözleşmesinin feshi anlamına geleceğinden ihbar ve kıdem tazminatı ödenmesi gerekecektir.
Yüksek mahkeme bir kararında, “Davacı işçinin rızası ve yazılı muvafakati bulunmadan işverence davacının tek taraflı ücretsiz izine çıkarılması eylemli bir fesih olup, dairemizin yerleşik ictihatlarına göre bu durum davacı işçi açısından iş akdinin haksız fesih halini oluşturur ve işçi ihbar tazminatına da hak kazanır.” demiştir.
Yargıtay’ın bu kararında da açıkça görülebileceği gibi bu tür ücretsiz izinler yasal açıdan işverenin iş sözleşmesini tek taraflı olarak sona erdirdiği anlamına gelmekte ve işçi bakımından haklı fesih ve tazminat hakkı ortaya çıkmaktadır.
Uygulamada ücretsiz izin, ya da zorunlu tatil olarak adlandırılan askıya alma halleri ancak işçilerin bunu kabul etmesiyle başka bir anlatımla bu hususta taraflar arasında açık veya zımni bir sözleşmenin oluşmasıyla mümkündür. Aksi halde işçiler iş görme edimlerini kabul etmeyen işverenden BK.m.325 uyarınca ücretlerini talep edebilecekleri gibi, iş sözleşmelerini haklı nedenle sona erdirebilirler.